12 Eylül'de neler yaşandı?
12 Eylül 1980’de Türkiye’nin dört bir yanında askeri bir hareketlilik başladı ve Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından...
12 Eylül 1980'de Türkiye'nin dört bir yanında askeri bir hareketlilik başladı ve Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından bir darbe gerçekleştirildi. Bu darbe, Türkiye'nin demokratik sürecini durdurdu, Türk toplumunu büyük ölçüde etkiledi ve birçok insanın insan hakları ihlalleriyle karşılaşmasına neden oldu.
Darbenin arkasındaki nedenler arasında toplumsal huzursuzluk, siyasi çatışmalar, ekonomik sorunlar ve terör eylemleri yer alıyordu. Darbe sonucunda Türkiye'nin siyasi parti sistemi feshedildi, anayasa askıya alındı, temel insan hakları ihlal edildi ve binlerce kişi tutuklandı, işkenceye maruz kaldı ve hatta öldürüldü.
12 Eylül 1980 darbesi, Türkiye'nin yakın tarihindeki en kanlı ve yıkıcı askeri müdahalelerden biri olarak bilinir. Bu dönemde birçok insanın yaşamı değişti ve Türk toplumu uzun yıllar boyunca darbenin etkilerini hissetti. Ancak darbenin ardından Türkiye'nin siyasi ve sosyal yapısı önemli ölçüde değişti ve demokrasiye dönüşü sağlanabildi.
12 Eylül 1980 gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından saat 03.00'te TRT, PTT ve diğer iletişim dairelerine el konularak başlayan askerî müdahale; İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Başbakan Süleyman Demirel'in konutu ve diğer hedeflerin de sorunsuz olarak ele geçirilmesiyle saat 04.00'te radyolardan tüm ülkeye duyuruldu. İlk bildiride, 'Girişilen harektın amacı; ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mni olan sebepleri ortadan kaldırmaktır.' ifadeleri yer aldı.
Müdahale sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Süleyman Demirel'in başbakan olduğu hükûmetin faaliyetine son verildi, parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırıldı, ülkenin her yerinde sıkıyönetim ilan edildi, yurt dışına çıkışlar yasaklandı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren devlet başkanı oldu. Yasama yetkisini kullanmak üzere Kenan Evren başkanlığında Kuvvet Komutanları ve Jandarma Genel Komutanı'ndan oluşan Millî Güvenlik Konseyi kuruldu. Siyasi partiler lağvedildi, parti liderleri önce askerî üslerde gözetim altında tutuldu, sonra serbest bırakıldı, bir süre sonra ise bazıları yargılandı. 12 Mart 1971 Muhtırası sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askerî dönem başladı. Anayasa hazırlandı, 7 Kasım 1982 günü halkoyuna sunuldu, %91,37 oy oranı ile 1982 Anayasası ve Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı kabul edildi.
Darbe sonrası; resmî rakamlara göre 650.000 kişi gözaltına alındı, 230.000 kişi askerî mahkemelerce yargılandı, cezaevlerinde ise işkence sonucu 171 kişi olmak üzere yaklaşık 300 kişi öldü, 48 kişi (24 adli suçlu, 15 sol, 8 sağ, 1 ASALA militanı) idam edildi, 1.683.000 kişi ise fişlendi.
12 Eylül 2010'daki referandumda %57,88 'evet' oyu çıktı ve 13 Eylül 2010 sabahından itibaren 12 Eylül'ü yapanlar hakkında suç duyurularında bulunulmaya başlandı.
Bütün suç duyuruları toplandı ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 7 Nisan 2011 tarihinde ilk soruşturma açıldı. Bu, darbenin üzerinden geçen 31 yıl sonunda açılabilen ilk soruşturmaydı. 4 Nisan 2012 tarihinde darbenin yargılanmasına başlandı. Dava sonucunda Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, 765 sayılı TCK'nin 'Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler' başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Tahsin Şahinkaya'nın, Kenan Evren'den iki ay sonra, 90 yaşında ölmesiyle Yargıtay aşamasındaki dava düştü, kararlar kesinleşmedi. Yıllar sonra, 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi sonrası; Kenan Evren'in ifadesini alan dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'ya dava açan dönemin Ankara Cumhuriyet Savcısı, açılan davaya ilk bakan hkimler ve iddia makamında bulunan savcılar, 'Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması' kapsamında meslekten ihraç edildi. Daha sonra bazıları yargılandı ve mahkûm oldu.
Darbenin etkenleri
12 Eylül 1980 Askerî Darbesi'nin gerekçeleri arasında, ülkede yaygınlaşan siyasi cinayetler ile 6 Eylül 1980 günü Konya'da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin 'şeriat amaçlı bir kalkışma girişimi' olarak nitelediği Kudüs Mitingi de gösterildi. Konya Mitingi olarak da bilinen bu mitingde topluluk İstiklal Marşı sırasında yerlere oturmuş ve İstiklal Marşı yuhalanmış, 'Ezan sesi istiyoruz. Bu marşı söylemiyoruz.' diye bağırılmış, Erbakan ve diğer Millî Selamet Partili kişiler kortej hlinde Arapça pankartlarla ve ilahilerle yürümüşlerdir. Miting sırasında sürekli şeriat çağrısı yapılmış, devlet protesto edilmiştir. Kenan Evren bu olayı öğrendikten sonra 'çok sinirlendiklerini' ifade edip bu mitingi '31 Mart Vakası provası' diye nitelemiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 25 Mart 1980'de ilk turunu yaptığı cumhurbaşkanlığı seçimini 124 tur oylama yaptığı hlde darbe gününe kadar sonuçlandıramayarak halkta demokratik yollarla ülkenin düzlüğe çıkamayacağı inancına yol açtı.
Ekonomik sebepler
12 Eylül öncesi dönemin son başbakanı Süleyman Demirel'in, '70 sente muhtacız.' sözü ile özetlenen dış ticaret açığındaki artış ve döviz darboğazı; işsizlik, kıtlık ve iş yeri anlaşmazlıkları ile darbenin ekonomik sebeplerini oluşturdu. 1979'da %80 olan enflasyon, 1980'de artmaya devam etti ve %100'ün üzerine çıktı. Bülent Ecevit döneminde yapılan zamları eleştiren ve 'Bu ekonomik tedbirler vatandaşın kanını emme hareketidir. Ecevit istifa etmelidir.' diyen Başbakan Demirel de birçok ürüne zam yaptı, ekonomik bunalım giderek arttı. 24 Ocak kararlarından sonra gübreye %500-800 arasında, elektriğe %78, İstanbul şehir vapurları yolcu ücretlerine %100, et ve et ürünlerine %100, sakatata %200, lastik fiyatlarına %52 oranında zam yapıldı. Bu zamlar tepki çekti. Ana Muhalefet Lideri Ecevit, 'Demirel'in rejimi değiştirmeye çalıştığını, işçilerin tepki gösterip haklarını almaları gerektiğini' söyledi.
Güvenlik sorunları
Türkiye'de 1970'li yıllarda sağ-sol çatışması binlerce kişinin ölümüne neden oldu. 1978'den sonra çatışmalar daha da şiddetlendi, Doğu'da da Apocular olarak bilinen PKK kuruldu ve saldırılara başladı, 12 Eylül Darbesi'ne giden süreç ivme kazandı. Bu dönem 'örtülü iç savaş' olarak da tanımlandı, 4.000'den fazla kişi öldü.
12 Eylül öncesinde sürekli yaşanan cezaevlerinden kaçışlar, ülke gündeminde yer buldu.
11 Eylül 1980 tarihli gazeteler, 'Ankara'da kurşuna dizilen 2'si kardeş 4 kişinin öldürüldüğünü, Siirt'te yiyecek çuvallarının içine gizlenen bombanın patlamasıyla 5 kişinin öldürüldüğünü, Fatsa'da 3 ve Malatya'da 2 kişinin öldürüldüğünü, Mersin'de bir sinemada bilet kuyruğunun taranmasıyla 4 kişinin öldürüldüğünü, Eskişehir'de bir kahvenin taranması sonucu 1 kişinin öldürüldüğünü, İstanbul'da asılan yüzlerce bombalı pankartı indirmeye çalışan polislerin kollarının koptuğunu, kör olduklarını' yazar.
Dış siyaset etkenleri
NATO'nun güney kanadının en önemli üyelerinden olan Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı özellikle ABD tarafından gözleniyordu. 1979 yılında meydana gelen İran İslam Devrimi, ardından aynı yıl içinde Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etmesi üzerine Türkiye'nin ABD politikaları için istikrarlı hle gelmesi önem kazandı.
HABER MERKEZİ