Haydar Altıntaş, Demokrat Parti İzmir İl Başkanlığı'nda basın toplantısı düzenledi

Altıntaş, ülkede ekonomik ve siyasal sıkıntıların yaşandığını söyleyerek erken seçim için 2025 yılını işaret etti.

Haydar Altıntaş, Demokrat Parti İzmir İl Başkanlığı'nda basın toplantısı düzenledi
TAKİP ET Google News ile Takip Et


Demokrat Parti İzmir İl Başkanlığı’nda Demokrat Parti İzmir Milletvekili ve Parti Sözcüsü Haydar Altıntaş basın toplantısı düzenledi. Altıntaş, ülke ve İzmir gündemine dair önemli görüşmeler gerçekleştirdi.

’13 YIL ÖNCEKİ GEZİ HADİSESİ’NE YÖNELİK YAPILAN TUTUKLAMA AYIPTIR’
Altıntaş, basın mensupları ile soru cevap şeklinde gerçekleştirdiği basın toplantısında ilk olarak gözaltına alınan gazeteciler ve sanatçılara yönelik açıklamalarda bulundu. Altıntaş, kuvvetler ayrılığı ilkesinin altını çizerek, “Bir ülkede demokratik bir sistem varsa, demokratik olduğu iddia ediliyorsa basının hür olması. Türkiye’de basın ne yazık ki iktidarın ele geçirdiği kontrol ile tehdit altında tutulmaktadır. 13 yıl önceki Gezi Hadisesi’ne yönelik olarak yapılan tutuklama ayıptır. Bazı beyanlardan dolayı itham edilerek gazetecilerin gözaltına alınması hukuki değildir. Dünyanın bütün ülkelerinde bir yönetim sitemi var ama muhalefet yönetimi tutar. Bir ülkede iktidar eline geçirdiği güçle muhalefeti yok etmeye çalışıyorsa kendisini yok ediyordur. Dünya ile yarışa hazırlandığımız dönemde despotik yöntemler Türkiye’de hukuksuzluğun ayan beyan uygulanabildiğinin işaretidir. Bunun arkası gelir mi, iktidar bir fayda umuyorsa arkası daha fazla gelebilir. Temennim arkasının gelmemesidir. İktisadi sorunları için hukuk nizamı ile yaşamak zorundayız. Evrensel kurallara göre bakıldığında ne ahlakidir, ne vicdanidir ne de hukuksaldır. Bu iş bir şekilde durdurulmalıdır. 2010 yılında yetmez ama evetçilerle birlikte bir anayasa yapıldı ve hukuk siyasetin vesayeti altına sokuldu. Bu toplumsal bir sıkıntı ve garabettir” dedi.
‘AKP KAĞITTAN KAPLAN HALİNE GELMİŞTİR’
Mevcut iktidarın yaptıklarını ‘despotik’ olarak dile getiren Altıntaş, “Yönetimde sıkışan iktidarlar baskı yöntemlerini uygulamaya devam ederler. Bugün AKP altyapı ve üstyapı kurumları çöktüğü için elindeki gücü kullanarak… AKP artık bugün uyguladığı metot ile kağıttan kaplan haline gelmiştir. Hukuk dışı işleri tatbik ederek vatandaşı baskılıyor. 16 milyon emeklimiz var, aldıkları maaşlar ile yaşama şansı kalmamıştır. Bir gün seslerini yükseltir ve geçinemiyoruz derler, hukuki normlar yerine seyyanen zamlar problemi çözmez. Bunlar ulufe değildir, yaşama hakkıdır. El koymak ve baskı altına almak yanlıştır. Yeni bir reform yerine deform çıktı. Türkiye’de başat iş insanların geçimlerini sağlamama işidir. İktidar hukuk dışı yolları denemektedir” diye konuştu.
‘TÜRKİYE’DE TUZ KOKMUŞTUR’
Türkiye’deki yaşanan siyasal gelişmeleri son olarak, “Demokratik bir ülkede yargılanamayacak hiç kimse yoktur. Yargılamanın bir usul ve esası vardır. Belediye başkanını görevden aldığınızda meclis üyeleri hakkında bir sorun yoksa başkanı meclis seçer. Bu metotlar iktidarın köşeye sıkıştığını göstermektedir. Anadolu’yu geziyoruz. Konuştuklarımızda insanlar destan yazıyorlar, bunu yayınlayabilir miyiz dediğimizde başımı derde sokmayın diyorlar. Vatandaşın söz söyleme hakkını elinizden aldığınızda Anayasa’yı ayaklar altına almış oluyoruz. Türkiye’de hukuksal, siyasal ve ekonomik açıdan tuz kokmuştur” ifadeleriyle değerlendirdi.

‘2-3 SORTİ BOMBALAMA YAPSANIZ BU KADAR KİŞİYİ ÖLDÜREMEZSİNİZ’
Bolu Kartalkaya’da yaşanan otel faciasını ve ‘sorumluluk’ tartışmasını değerlendiren Altıntaş, “Bu çok bir faciadır. Başka bir ülkede bu yaşansa bunun azabı ile istifalar olur. Yetki tartışması ile vahim olayın üzeri örtülüyor. Çok ciddi anlamda toplumsal bir yara var. 2-3 sorti bombalama yapsanız bu kadar adam öldüremezsiniz. İşin içinden sıyrılmaya çalışmak eylemine girerseniz buna Allah da kul da razı gelmez. Otelin denetlenmemesinden bakanlık sorumludur, suçu hafifletmek mümkün değildir. Bu tartışmanın medya aracılığıyla yapılmasını bitirilerek suçlunun bulunması ve facianın önlenmesi için tedbir alınması şarttır. Kayıkçı kavgasını kenara bırakmak lazım. Çok üzüntü verici bir olaydır” dedi.

‘DIŞ GÜÇLERİN DEĞİL HÜKÜMETİN BECERİKSİZLİĞİDİR’
Türkiye’deki ekonomik ve iktisadı durumu değerlendiren Altıntaş, şunları söyledi:

Bugün Türkiye’deki iktisadi hadiseyi hükümet dış güçlere havale etmeye çalışıyor. Bu dış güçlerin olayı değil hükümetin beceriksizliğidir. Cumhurbaşkanımızın herkesin cumhurbaşkanı olmasını istiyoruz. Partisinin kongresinde çıkıyor tehdit ediyor aynı gemideyiz diyor. Aynı gemideyiz ama farklı yönlerdeyiz. Bizim iktidarımız vergi almayı seviyor, hesap vermeyi sevmiyor. Biz milletvekili olarak denetim yetkimizi kullanamıyoruz. Sayıştay sadece rakamların artı ve eksisine bakabiliyor. İktidarı neyle denetleyeceksiniz? Bütçeye girdiğinizde harcama kalemlerini de bilemezsiniz. Bu ekonomi düzgün çalışmıyor.

‘ÜLKE EKONOMİSİ TOPARLANABİLECEK BİR HALDE DEĞİLDİR’
2025 yılında TBMM’de gündeme gelen bütçenin 2 trilyon TL açığı var. Bu hükümet son 5 yıla gelene kadar bütün iktidarların borçların misli misli fazlasını yapmıştır. Faiz miktarı iç borçlar için 2 trilyon TL var. Paranız yok nasıl ödeyeceksiniz? Ya para basacaksınız ya vergi ekleyeceksiniz. Üretemez hale getirerek işçi çıkartacak bir noktaya getirmiştir. Ayda 2-3 defa maaşları ödeseniz bile insanlar geçinemeyecek noktada. Ülke ekonomisi toparlanabilecek bir halde değildir. Yasamanın hakkı meclise iade edilmesi gerekir. Varlık Fonu’na devredilmiş şirketler ile onlarca güzide tesise ne olduğunu bilmek imkan dahilinde değildir. Enflasyonun düşeceğini, hayat standardının yükseleceğini düşünmüyorum.
‘SİLKELEME MALİ KAYYUMDUR’
Büyükşehir belediyelerine uygulanan ‘silkelemeyi’ değerlendiren Altıntaş, “Sadece kırsal bölgelerdeki oyları almak için bütünşehir yasası bir felakettir. Eskiden kitler vardı şimdi belediyelerin bitleri var. (belediye iktisadi teşebbüsü) Nüfus ciddi anlamda batıya doğru akmaktadır. Vergi gelirlerinin yüzde 88’ini 10 vilayet ödemektedir İzmir de bunlardan biridir. Nüfuslarda sıkışma yaşanıyor ve belediyeler bu şekilde eziliyor. Belediye yasasının mutlaka düzeltilmesi gerekir. Belediyelerin gelirlerinin arttırılması lazım. Büyükşehirleri tehdit edecek durumlardan biri de sudur. En büyük problemlerinden biri içme suyu olacaktır. Belediyeler bu yükün altından kalkamaz. İktidar senden misin ayrımı ile bölücülük yapmaktadır. Kayyum ve silkeleme metoduna gidiyor. Silkeleme mali kayyumdur” ifadelerini kullandı.

‘İZMİR’DE BELEDİYEYİ CEZALANDIRIRKEN SİZE OY VEREN 1 MİLYON KİŞİYİ DE CEZALANDIRIYORSUNUZ’
İzmir’de de bu durumun yaşandığını değerlendiren Altıntaş, “İzmir’de belediyeyi cezalandırırken kendinize oy veren 1 milyon kişiyi de cezalandırıyorsunuz. Adalet ortadan kalkarsa devlet de ortadan kalkar. 40 bin köyümüz vardı, büyükşehir yasası köyleri yok etmiştir. Çöpü de büyükşehir alsın, yolu da yapsın derken çalışamaz hale gelmiştir. Şehirlerimiz insan yığınlarının biriktiği bir yere dönüşecektir. Bu partili başkanlık metodu ile hukuk da ekonomi de kalmaz. Anayasa devlet ile toplum arasında bir sözleşmedir. Bugün anayasalarımız devleti bireye karşı korumak gibi bir duruma düşmüştür” dedi.

‘BÖLGELER ARASI KALKINMIŞLIK DÜZEYİNİ ASGARİYE İNDİRMEK GEREKİR’
Kırsal yerleşimlerden kente kayan nüfusun sorunlarına değinen Altıntaş, “Bölgeler arası kalkınmışlık düzeyinin farkını asgariye indirmek gerekir. Tarım olarak bakılınca, bakanlığın ithalat lobilerine göre hareket etmektedir. Tarım bugün büyük bir darbe almıştır. Samsun’da 250 bin kırmızı lahana üretilirken kırmızı lahana ithal ediliyor. Türkiye’nin en büyük zenginliği olan ürünler üretilemediği için denge bozulmuştur. İş imkan ve huzuru buralarda arayınca iç göç sebebiyle uyuşturucu belası vardır. İlkokul 5’e kadar uyuşturucu ve kumar sonucunda hükümeti hangi konuda” başarılı olarak görebiliriz?” ifadelerini kullandı.

‘KİRLİLİKLERİN BELEDİYELERE YIKILMASIYLA ÇÖZÜLME ŞANSI YOKTUR’
İzmir Körfezi’nde yaşanan kirliliğe değinen Altıntaş, “İzmir devlete verdiğine göre 10 verip 1 alıyor. 2024 yılında devlet hazinesine ödediği vergi 684 milyar TL’ye kıyasla 68 Milyar TL yatırım almıştır. Burada politik olarak yaklaşılıyor. İzmir’e adaletli bir yatırım verilmiyor. Marmara Denizi’nde müsilaj diye bir bela var. Kirliliklerin belediyelere yıkılmasıyla çözülme şansı yoktur. Sen kirlettin diye bir tartışmaya girecek değiliz. Belediyeyi aşan tedbirler varsa iktidar el atmalıdır. Bunun yanında kentsel dönüşüm problemi vardır. 2020 yılında deprem yaşandı ancak halen daha yaralar sarılamamıştır. Bunları çözmediğimiz takdirde şiddetli bir deprem sonucunda İstanbul yıkılsa Türkiye’nin beli kırılır. Depreme müdahale edebilecek yol bile bulamaz. Devlet hepsi için var” diye konuştu.

‘TÜRKİYE’DE EN İYİ İHTİMALLE 2025’TE SEÇİM OLUR’
Erken seçim tartışmalarına değinen Altıntaş, “Türkiye 2028’i bu uyguladığı modeller ile bulamaz. 20 milyon öğrenci var, 9 milyon üniversite öğrencisi var. Anne babaları ve çocuklar gelecek kaygısı ile yaşamaktadır. Türkiye bana göre ekonomik olarak iki yakasını bir araya getiremediği sürece erken seçime gider. Fevkalede şartlar ile 2025’te olur, hükümet ötelerse 2026’da olur. Cumhurbaşkanı’nın yeniden seçilmesi konusu açıkça yazılı. Yasa bitti diyor, uygulayıcılar bitmedi diyor. İbrahim Tatlıses’i şahit göstermekle olmuyor. Seçim sistemini eğip bükmeye kalkarsak… Partili başkanlık sistemi değişmelidir. Seçimlerin üzerine gölge düşmemeli” dedi.

‘DEM PARTİ BİZİ ZİYARET ETMEDİ DİYE KARALAR BAĞLAYACAK DEĞİLİZ’
İmralı ziyaretleri süreci içerisinde DEM Parti heyetinin Demokrat Parti’yi ziyaret etmemesi üzerine konuşan Altıntaş, son olarak şunları söyledi:

DEM Parti bizi ziyaret etmedi diye karaları bağlayacak değiliz. Bu işi herkes açık ve şeffaf bir şekilde pay koyup kendine pay koyma derdinde. Biz devletin kuvvetler ayrılığı ilkesine göre demokratik bir devlet bir yapı olmasını gerekir. Eşitlik, kardeşlik, özgürlük. Kürt-Türk diye bir ayrım var mı? Demokrasi sorununu çözelim, eşit vatandaş olarak herkes yaşasın. Varsa bu işi yapanların onların da hakkıdır söylesin denebilir. Devlet üniter bir devlettir. Federe ve konfedere sistemlere karşıyız. Bu denklemde insanların huzur ve barış içerisinde yaşamasıdır. Bizim ne söyleyeceğimizi bildikleri için gelmedikleri düşünüyoruz.