Muhammed Yava

Cadı Avı -1

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Erken modern dönemde Avrupa ve Amerika’da binlerce kişiyi işkenceyle öldüren cadı avcıları vardı. Peki ama kötülüğüyle ün salmış, ismi bir deyim haline gelmiş böylesi bir uygulama neden yapılıyordu?              Birkaç dakikalığına 17.yy Avrupa’sında kocanızın size bıraktığı evde yaşayan dul bir kadın olduğunuzu hayal edin. Geleneksel tıpta kullanılan şifalı otlar ve sebze yetiştirdiğin küçük toprağını ekip biçiyorsun. Yüreğinde tanrı korkusu olan sağlığın elverdiği ölçüde kiliseye düzenli olarak giden bir kadınsın. Geceleri ormanda büyü yapan cadı hikayelerine pek itimat etmesen de şeytanın varlığına inanıyorsun. Son zamanlarda piskoposun adamlarının inançsız olmakla suçlandıkları için cemaatinden bazı kişileri mahkemeye çıkardıklarına şahit oldun. Kendin için korkacak birşey olmadığını düşünüyorsun; pek umurunda olmuyor, “vardır bir suçları” diyorsun. Ta ki bir sabah piskoposun renklerini kuşanmış silahlı adamlar seni götürmek için kapında bitene değin. Direnmek için tek bir kelime bile etmeden kaderine razı geliyorsun. Köyün ana yolunda pencerelerinden kaygıyla sana bakan komşularının ve arkadaşlarının evlerinin önünden geçerken utanıyor, tüm bunlar bir hatadan ibaret, yakında her şey açıklığa çıkacak diye düşünüyorsun. Önce kendini mağdur hissediyorsun. Fakat sonra tıpkı senin gibi götürülen ve büyücülük yapmakla suçlanan değirmencinin karısı geliyor aklına. İşte o zaman korkmaya başlıyorsun. Mahkeme salonunda zabıt tutan bir katip ve mahkemeye başkanlık eden üç yargıç bulunuyor. Adın kayıtlara geçildikten sonra hakkındaki iddialar mahkemeye sunuluyor. Uzun yıllar önce tanıdığın bir komşunun, ineğinin sütü ekşidiği için seni kilise yetkililerine şikayet etmiş olduğunu öğreniyorsun. Komşun ve kocası seni, hasatlarını ziyan eden vakitsiz yağmurlar yağdırmakla ve otlarından yaptığın iksirle iki bekar kızlarında cinsel arzular uyandırmakla suçluyorlar. Mahkemede avukata veya seni savunacak herhangi birine ihtiyaç duymayacağın söyleniyor. Zira büyücülük istisnai bir suçtur; tanrı masumların yanında olacaktır. Cadı olduğunu reddediyor ve sana haksızlık yapıldığını söylüyorsun elbette. Tüm bunların saçmalık olduğunu, komşularının iftira attığını anlatıyorsun. İtirazın kayıtlara geçiyor. Ancak yargıçlar büyücülüğün çok ciddi bir suç olduğunu, eğer suçunu itiraf edersen sana merhamet edileceğini söylüyorlar. Geri adım atmıyor suçlamaları reddediyorsun. Daha fazla sorgulanmak için seni aşağıdaki hücreye götürüyorlar. Bu göreve atanmış bir yargıç seni çırılçıplak soyup herhangi bir yerine muska, büyü sakladın mı diye kontrol ediyor. Baş parmağını mengeneye bağlayıp sıkıştırmaya başlıyor, cadı olduğunu itiraf etmeni istiyorlar. İşkencenin verdiği dayanılmaz acıya katlanıp ilk günü sağ salim atlatıyorsun. Ancak ertesi gün vücut germe işkencesi yapıyorlar. Aletin kolu dönerken uzuvların esneyip yerinden çıktığında gözlerin acıyla yuvalarından fırlıyor ki bu şeytanı yardıma çağırdığının açık bir işaretidir. İşkenceden kurtulmak için, olmayan suçunu itiraf ediyorsun. Ertesi gün kafesli bir at arabasının içinde diğer dört cadıyla birlikte köy meydanına getiriliyor ve odun yığının üzerine yatırılıp cayır cayır yakılıyorsun.              Avrupa’da kilise ve ruhban sınıfı farklı yüzyıllarda kendisine düşman olarak Yahudi ve cadılar gibi toplum tarafından dışlanmış bazı grupları karşısına almıştır. Bu düşmana ise benzer suçlamalar yöneltmiştir. Yani kilise ve otorite sahibi soylu ve güçlü kişiler kendi çıkarlarına tehdit olacak her topluluğu bertaraf etmek için uğraşmıştır. Çünkü kilise hiyerarşisine ve öğretilerine ters olan bu grupların kilisenin otoritesini sarsmaya ve kontrolü kaybetmesine sebep olabilecekleri korkusuyla hareket etmişlerdir.       (devam edecek)

Cadı Avı -1

Yorumlar kapalı.