Muhammed Yava

Sokrat’ın Demokrasi ile İmtihanı

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Sorgulanmamış Bir Hayat Yaşanmaya Değer Değildir”
Antik Yunan ve Batı felsefesinin kurucusu kabül edilen bir düşünürdür Sokrates.
(Ölümü:M.Ö.399). Kendisinin aslında hiçbir yazılı eseri olmamış, düşünceleri ve felsefesi Platon
gibi öğrencileri tarafından yaygınlaştırılmıştır. Eğitim sistemi ve demokrasi hakkındaki
düşünce ve eleştirileriyle günümüzde de tartışılmaya devam etmektedir. Sade bir hayat
yaşaması, kurulu düzene karşı çıkması, özellikle toplum yönetiminde görülen aksaklıklara
meydan okuması onu gençler arasında biir idol haline getirmişti. Devrindeki gençler onu taklit
ediyor onun gibi yaşamaya çalışıyorlardı. Ona bir öğretmen nazariyle bakanlara itiraz ediyor
sadece düşünmeye sevkettiğiğini söylüyordu. Onun eğitim modeli soru sormak üzerine
kuruluydu; soru sorarak doğruya ulaşılabilineceğini savunuyordu. “Bildiğim tek şey, hiçbir şey
bilmediğimdir.” diyen Sokrates, ezberci eğitim ve babadan oğula intikal eden bilgiye
güvenmiyordu Onun demokrasi hakkındaki eleştirileri de çoğu zaman demokrasi karşıtıymış
gibi algılandı. Halbuki Sokrates bugün bile demokrasinin yumuşak karnı kabul edilen bir
probleme dikkat çekiyordu. Yaşadığı yıllarda Atina bir tür demokrasi ile yönetilmekteydi.
Kadınlar ve köleler dışında bütün Atinalılar yönetimin belirlenmesinde oy kullanabiliyordu. Bu
o dönem için dünyada yalnızca belli yerlerde var olan ve oldukça yeni bir sistemdi.
Sokrates’in büyüdüğü dönemin yöneticisi olan Perikles’in hüküm sürdüğü tarihler Atina
kültürünün altın çağı olarak bilinir. Perikles konuşma yeteneği sayesinde geniş kitlelerin
desteğini almış ve zenginlik bakımından daha düşük seviyedeki Atinalıların da yönetimdeki
payını arttıracak reformlara imza atmıştı. Bu siyasi ortamın yetiştirdiği bir birey olarak
Sokrates’in demokrasiyle ilgili bazı çekinceleri vardı. Çünkü o, politikaya yeterli bir düzeyde
düşünme becerisine kavuşmamış insanların yön vermesinin doğru olmadığını düşünüyordu.
Ona göre yönetimde, toplumu etkileyenlerin değil gerçekten bu işten anlayanların olması
gerekliydi. Bilinçsiz oylamanın yol açabileceği tehlikelere dikkat çekiyordu; ve kendi sonunu
da -kaderin cilvesi- böyle bilinçsizce yapılan bir halk oylaması getirmişti: Yerleşik inanç ve
değerleri sorgulayan Sokrates hakkında “gençleri yoldan çıkarmak, bilinen tanrılara karşı çıkıp
yeni tanrılar edinmek, toplum düzenini bozmak vb.” suçlarından dava açıldı. Açılan dava
aslında sadece korkutmak, sindirmek amaçlıydı; ama sonu öyle olmadı. Halk arasından 500
jüri üyesi seçildi. Oylama sonucu %52 ye %48 oranla Sokrates suçlu bulundu. Bu konu
hakkında hiçbir bilgisi olmayan halk, Sokrat’ın idamına karar vermişti. Bazı itirazlar oldu.
Oylama tekrar edildiğinde bu sefer ölüm isteyenlerin oranı daha da arttı. Araya Sokrates’i
sevenler girdi. Ona, özür dilerse kurtulabileceği söylendi; “Özür dileyecek bir şey yapmadım”
dedi. O zaman seni kaçıralım, dediler. Ölümden korkmadığını, görüşlerini korkaklığa feda
edemeyeceğini söyledi. Karısı geldi; ağlıyordu. Sokrat karısına niçin ağladığını sordu. Karısı:
“Seni haksız yere idam edecekler, ona ağlıyorum” deyince Sokrat, haksızlığa ve zulme uğrayan
herkese ders olacak şu cevabı verdi: “Ya haklı olarak öldürülseydim sevinecek miydin?”
Sokrat, baldıran zehri içirilerek idam edildi. Yolun kaderi değişmemiş ve değişmeyecekti. Bir
şeylerin değişmesi gerektiğini söyleyen herkes bir bedel ödemeliydi ve Sokrat bu bedeli
ödemişti. (yazı devam edecek)

Sokrat’ın Demokrasi ile İmtihanı

Yorumlar kapalı.