Özlem Kara

Selvi Boylum Al yazmalım ve kapitalizm

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bu köşe yazımda, Yeşilçam’ın kapitalizme yakalanmasını ele alacağız. Burada da Selvi Boylum Al Yazmalım filmine odaklanacağız. Selvi Boylum Al Yazmalım Filminin kapitalleşmesine değinmeden önce film ve roman hakkında kısa bir bilgi verelim. Özellikle Türkiye Sinemasında “En iyi aşk filmi” olarak nitelendirilen ve aslında Kırgızistanlı yazar Cengiz Aytmatov’un Selvi Boylum Al Yazmalım romanından uyarlanmıştır. Bu nedenle de bir romanın uyarlamasını yapmak sinemasal dil açısından yaratıcılık isteyen bir durumdur. Bu noktadan hareketle sinema ve edebiyat ilişkisinde benzerlikler ve farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Çalışmamız kapsamında yer alan Cengiz Aytmatov’un Selvi Boylum Al Yazmalım adlı edebi eseri ile Ben, Tien-Şan filmi ve yine aynı adı taşıyan Selvi Boylum Al Yazmalım filmi karşılaştırıldığında benzer ve farklı yönler karşımıza çıkmaktadır. Bu farklıklardan ilki Cengiz Aytmatov’un (2009: 16) ele aldığı Selvi Boylum Al Yazmalım kitabın içerisinde yer alan hikayenin olay örgüsünün tren yolculuğu sırasında bir şoförün bir gazeteciye öyküsünü anlatması üzerine kurulmasıdır. Ben, Tien-Şan filminde yer alan hikayenin olay örgüsüne bakıldığında ise film doğrudan karakterlerin konuşmaları üzerinden okunmaktadır. Kitapta yer alan hikaye anlatıcısının filmde yer almadığı görülmekte ve bu sayede izleyicinin film karakterleri ve olay kurgusuyla direk bağlantı kurması sağlanmaktadır. Kitapta olay örgüsünü ikinci kişinin anlatması okuyucuyu olayların içerisinde çekmektedir. İkinci farklılık ise karakter özellikleriyle alakalıdır. Kitapta İlyas karakterinin özellikleri net ve açık bir şekilde ifade edilmekteyken filmde Sinema ve Edebiyat İlişkisi Bağlamında Selvi Boylum Al Yazmalım ve Ben, Tien-Şan Filmlerinin Türsel Çözümlemesi karakter özellikleri detaylı olarak anlatılmamış ve izleyicinin karakteri jest ve mimikleri, konuşmalarıyla ya da düşünceleriyle tanımasına imkan sağlanmıştır. Üçüncüsü ise kitapta ve filmde yer alan zaman farklılığıyla ilgilidir. Kitap hikayenin geçtiği zaman II. Dünya savaşı sonrası olarak verilmektedir. Bu nedenle kitabın dilinde hep geçmiş zaman kullanıldığı görülmektedir. Fakat Ben, Tien-Şan filmi bir dönem filmi olarak çekilmemiş ve zaman bakımından kitaptaki döneme uyulmadığı görülmektedir. ( Sunal-2021)

1977 yılında Romantik/Drama olarak seyirciyle buluşan Selvi Boylum Al Yazmalım filmi hem dönemine damga vurmuş hem de 2023 yıllarında da hala etkisini sürdürüyor. Bu durum da filmin popülerleşmesine neden oluyor. Kapitalist dönemde, popüler olan için pazar arayışı her zaman vardır. Modanın da devreye girmesiyle birlikte bu kapitalist ve tüketici düzlemde Selvi Boylu ve Al Yazmalım da bu düzeleme dahil ediliyor. Özellikle son 6-7 yıllık zaman diliminde, kafelerin duvarlarında, kitapçıların ayraç ve bardak altlığı bölümünde, çanta ve cüzdanlarda, tişörtlerde, telefon kılıflarında, stickerlerde, anahtarlık ve magnetlerde…. Selvi Boylum ve Al Yazmalımı görebilirsiniz. Özellikle Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın kamyonet (Filmde, İlyas karakteri kamyonetine arkadaş ismini takıyor) üzerinde otururken çekilmiş fotoğraflar yer alıyor. Modayla beraber modern bireylerde sınırsız tüketimle bütünleşmiş pratiklerin oluşturduğu tüketim deneyimleri, doğası gereği doyurulmamış arzuyu zorunlu ihtiyaçların tatmini düşüncesinin önüne koymaktadır (Köse, 2010:19). Ayrıca var olduğunu düşündüğümüz ihtiyaçların birçoğu, özünde kapitalist sistem tarafından yaratılmış olan sahte ihtiyaçlar olduğu için giderilmeleri de mümkün değildir. Çünkü giderildiği düşünülen her ihtiyaç, bir süre sonra yerini yeni ihtiyaçlara bırakacak ve bu kısır döngü durmadan devam edecektir. Debord’un (1996:39) ifadesiyle, “tüketim sayesinde mutlu bir şekilde birleşmiş toplum imajında, gerçek bölünmeye, ancak bir sonraki tüketim başarısızlığına kadar ara verilmiştir. Sonunda vaat edilmiş toplu tüketim topraklarına varan göz alıcı bir kestirme yol olduğuna dair umudu temsil etmek zorunda olan her özel ürün, sırası geldiğinde, törensel bir şekilde kesin eşitsizlik olarak tanıtılır.” Tüketicinin beğenisine sunulan her ürün, kesilmek üzere sırasını bekleyen bir kurbanlık koyunun kaderini paylaşmak zorundadır. Dolayısıyla tüketim toplumu içinde gerçekleşen her şey, insan ihtiyaçlarının ön planda bulundurmasını değil, üretilen malların elden çıkarılmasına ve tek amacı kâr elde etmek olan kapitalist sistemin ihtiyaçlarının karşılanmasına yöneliktir. Bununla beraber ihtiyaçların çoğu tüketiciler tarafından belirlenmez, aksine piyasa güçleri, medya ve bilim uzmanları gibi unsurlar tarafından belirlenir. Aynı şekilde ihtiyaçlar, reklam sloganlarıyla, sicil memuru, kuaför, jinekolog, avukat ve diğer reçete yazan düzinelerce teşhis mütehassısın verdiği emirlerin ürünü olan satın almalarla yaratılır (Illich, 1990:59). Böylece satın alınması için piyasaya sürülen mal ve hizmetler, gerçek ihtiyaçlara tekabül etmekten ziyade sistemin varoluş koşulları tarafından ortaya konulan ve sistemin işleyişini sağlamak ve sürdürmek için oluşturulmuş olan sahte ihtiyaçlardır (Yanıklar, 2010: 32). Crary (2015:29), bu sahte ihtiyaçların sürdürülebilirliğini sağlamak için günümüz kapitalizminin temel hedefinde, uykusuz ve dur durak bilmeyen, kesintinin ve çevrimdışılığın hiç olmadığı yeni bir dünya tasarımı yaratmak olduğunu iddia etmiştir. Yazar, bu yeni dünyayı 7/24 olarak tanımlarken, geç kapitalizmin gözünü, uykuda geçirdiğimiz anlara çevirdiğini ve uykuyu ortadan kaldırmak suretiyle her an tüketimciliğin gerçekleşmesini amaçladığını iddia etmiştir. Dolayısıyla 7/24 “bir farksızlık zamanıdır; bu zaman karşısında insan hayatının kırılganlığı giderek bir yetersizlik haline gelmektedir, uykunun zorunluluğu ya da kaçınılmazlığı gibi bir şey söz konusu değildir. Emek açısından, dur duraksız ve sınırsız çalışma fikrini akla yatkın, hatta normal kılar. Cansız olan, süreduran ya da yaşlanmayanla aynı yerde durur.” Dolayısıyla tüketicinin her an tetikte durması, hiç dinlenmeden, yorulmadan, bıkmadan, usanmadan ve de uyumadan kendisine tevdi edilmiş olan o kutsal misyonu – tüketici rolünü- yerine getirmesi beklenir. Tüketim kültürünün en önemli özelliklerinden birisi de, tüketicinin gerçek ve sahte ihtiyaçlar arasındaki ince nüansı fark edememesi ve gerçekte neyin satın alınıp alınmaması gerektiği konusunda sağlıklı bir karar verememesidir. Özellikle kitle iletişim araçlarında sunulan reklamlar, tüketici davranışlarını istendik biçimde yönlendirebilmekte, ürün seçiciliği ve ürün farklılığı gibi satış teknikleri aracılığıyla tüketicide belli bir davranış kodu oluşturulabilmektedir. Tüketim kültürüne giden yolda kültür endüstrisi bu anlamda çok önemli bir rol oynamaktadır. Aslında kapitalist sistem, kültür endüstrisi yoluyla toplumu iki temel hedefe yönlendirerek bir toplumsal mühendislik projesini uygulamıştır. Bu projelerden biri, kitleleri tüketime sevk etmek, diğeri de tüketim üzerinden onları disipline etmektir. ( Sosyoloji Dergisi Sayı: 33 Yıl: 2016)
Kapitalist tutumun öne çıkmaya devam ettiği bu günlerde; sanatın ikonik öncülerinin, pazar payında yerlerini aldığı çalışmada saptanmıştır. Öncelikle makaleye konu olmuş Selvi Boylu Al Yazmalım” filmi, Türkiye gündeminde büyük bir yer edinmiş ve sinema severlerin büyük beğenilerini toplamıştır. Kapitalist sistemin; kendi isteğini topluma dayatma huyu, sanatsal açıdan övgüleri üstüne çeken yapıtları; araçlara uyarlayıp, kullanıcıların ihtiyaçları olmasa dahi bir akım yaratırcasına pazarlama yönünde bir tutum izlediği görülmüştür. Özellikle son dönemlerde, kitap ayraçları, telefon kılıfları, stickerlar, anahtarlıklar ve bir çok objenin üstünde popüler olan bu filmlerden kesitler ve replikler görmemiz olağandır.

Selvi Boylum Al yazmalım ve kapitalizm