
Baharın Habercisi
Ekrem Kıvanç
Doğa, kendi dilinde konuşur. Kimi zaman rüzgârın serin fısıltısıyla, kimi zaman ise toprağın uyanışına eşlik eden çiçeklerin dansıyla… İşte papatyalar da baharın en zarif habercilerinden biridir. Küçük, mütevazı ama bir o kadar güçlüdürler. Karların çekildiği, güneşin yeniden doğaya kucak açtığı o ilk günlerde, toprağın yüzeyinde beliren papatyalar, tıpkı kış uykusundan uyanan bir çocuğun gözlerini açışı gibi nazik ama kararlıdır.
Papatyalar, bilimsel adıyla Bellis perennis, sadece bir çiçek değil, bir simgedir aslında. Onları görünce insanın içinde umut tomurcuklanır. Çünkü papatyalar her zaman yeniden başlamayı hatırlatır. Her yıl baharla birlikte toprağı delip geçer, yaşamın döngüsüne bir kez daha katılırlar. Beyaz yapraklarının ortasında taşıdıkları sarı güneş, gökyüzündeki asıl güneşin küçük bir yansımasıdır adeta.
Doğa, bazen papatyaların üzerine rüzgârı üfler, bazen de onları yağmur damlalarıyla yıkar. Ama papatyalar hep ayakta kalır. Küçük bedenlerine rağmen, ne fırtınadan ne de rüzgârdan korkarlar. Belki de bu yüzden insanlar papatyaları çok sever. Koparıldıklarında bile zarifliklerini yitirmezler. Bir çay bardağında bile güzelliklerini korurlar, sevgiye ve umuda tanıklık ederler.
Bir papatya tarlasında yürüdüğünüzü hayal edin… Ayaklarınızın altında yumuşak toprak, burnunuzda baharın taze kokusu… Elinizi uzatsanız, yüzlerce beyaz taç yaprak avuçlarınıza dolacak. Belki de eski bir alışkanlıkla papatya falı yapacak, “seviyor, sevmiyor” diye mırıldanacaksınız. Ama papatyalar yalnızca aşkın değil, aynı zamanda özgürlüğün ve doğanın kendiliğinden akışının da bir sembolüdür.
Bahar, papatyalarla birlikte gelir. Ve onlar bize der ki: “Her kışın bir baharı vardır. Yeniden doğmak, tekrar açmak, tazelenmek mümkündür.” Bu yüzden, ne zaman bir papatya görseniz, içinizde bir yerlerde baharın filizlenmesine izin verin. Çünkü papatyalar sadece toprakta değil, insanın ruhunda da çiçek açar.