
Lalenin Sessiz Şiiri
Ekrem Kıvanç
Bazı çiçekler yalnızca bir güzellik değildir; onlar bir dönemin, bir duygunun, bir hikâyenin simgesidir. Lale, işte tam da böyle bir çiçektir. Zarif kıvrımları, sade ama etkileyici duruşuyla doğanın sessiz şiirlerinden biridir.
Lale, asırlardır insanları büyülemiş, kimi zaman tutkuyu kimi zaman zarafeti simgelemiştir. Osmanlı’da bahçeleri süslerken bir devre adını vermiş, Hollanda’da soyluların gözdesi haline gelmiştir. Ama ne kadar değer biçerseniz biçin, lale kendi dilinde hep aynı şeyi fısıldar: Güzellik geçicidir ama hatırası kalıcıdır.
Soğanından filizlenip baharın ilk müjdelerinden biri olarak açar lale. Toprakla vedalaşıp güneşe yöneldiğinde, doğanın ne büyük bir sanatçı olduğunu hatırlatır bize. Kırmızıları, sarıları, pembeleri ve morlarıyla her biri ayrı bir karakter taşır. Rüzgâr estiğinde bir deniz gibi dalgalanan lale tarlalarını izlemek, insanın ruhunda unutulmaz bir iz bırakır.
Ama lale, tıpkı hayat gibi, bir anda açar ve bir anda solar. Ömrü kısadır, ama etkisi derindir. Belki de bu yüzden laleye bakan herkes içinde bir hüzün hisseder. Çünkü biliriz ki, onun güzelliği sonsuz değildir, tıpkı zaman gibi, tıpkı bahar gibi…
Yine de laleler her yıl yeniden açar, tıpkı eski hatıraların bir rüzgârla canlanması gibi. Ve her bahar laleler bize aynı mesajı verir: “Şu anın tadını çıkar, çünkü hiçbir şey sonsuza dek sürmez. Ama doğru yaşanmış her an, bir ömür hatırlanır.”