Şevvalnur Arıkan

Sinema Günlüğü/Amsterdam

Şevvalnur Arıkan

David O. Russell’ın yönetmenliğini ve senaryosunu üstlendiği başrollerinde ise Christian Bale, Margot Robbie ve John David Washington’ı izleyeceğimiz Amsterdam 7 Ekim’de vizyona girdi. 1930’lu yılların Amerikası’nda geçen filmde Birinci Dünya Savaşı sırasında asker olan Doktor Burt Berenson ve Harold Woodman’ın hemşire Valerie Watts’ın bir askeri hastanede tanışıp yakın arkadaş olduklarını görüyoruz. Bu üçlü yıllar sonra tekrar bir araya gelerek Burt ve Harold’ın hem tanık oldukları hem de suçlandıkları şüpheli bir cinayeti araştırmaya başlıyor. Kendilerini korumak için başladıkları araştırma ilerledikçe, Amerikan tarihini etkileyebilecek büyük bir gizem ortaya çıkıyor.

İzmir Karaca Sineması’ndaki akşam seansına Christian Bale şölenini izlemek için hemen bir bilet aldım. Yıldızlar geçidi olan kadroyu bilerek gitmeme rağmen, her karakteri gördüğümde yine de şaşkınlığımı gizleyemedim. Üç başrolün de oyunculukları başarılı ancak Bale’in filmi sırtladığını düşünüyorum. Filmin Amerika ve diğer pazarlardaki açılış hasılatının ve eleştirmenler tarafından aldığı puanların oldukça düşük olduğu görülürken, başlıca sebebinin senaryosu olduğu aşikâr. Sinematografisi ve oyuncu kadrosuyla göz dolduran bir yapım olmasına rağmen 2 saat 15 dakikalık bir süreyi dolduracak bir senaryoya ne yazık ki sahip değil. İzleyici, oldukça hızlı ilerleyen olaylar, yeterince derinleşmeyen karakterler ve aşk, dostluk duygularını benimsemeye fırsat bırakmayan absürt komediyle ne olduğunu şaşırıyor. Russell’ın oldukça güçlü kadrosuyla bu absürt komediyi parlatmak istediğini görüyorum ancak senaryo kadroyu unutturacak kadar aklımızı başımızdan alıp filmin içine çekmiyor. Siyasi entrikalar, ABD’nin faşist yaklaşımı, siyahilere karşı olan ayrımcılıklar ve tüm bunların arasında aşk ve dostluk kavramları derken her şeyden biraz biraz nasipleniyoruz. En çok filmin adını aldığı Amsterdam’daki bu üç arkadaşın hayatlarındaki gerçekliklerden kaçtıkları, dans, müzik, aşk ile eğlendikleri dönemi izlemeyi sevdiğimi söyleyebilirim. Hepimizin uzaklaşmak ve kendimiz olmak için kullandığımız alanlarımız vardır bu nedenle filmdeki bu metaforik Amsterdam ruhu oldukça hoşuma gitti. Beklentinizi yüksek tutmadığınız takdirde Polisiye – Komedi temalı filmleri seviyor ve kara mizahtan hoşlanıyorsanız filmden kesinlikle keyif alabilirsiniz. Filme puanım 6/10.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları