Pasolini’nin ölmeden önceki son filmi olan Salò o le 120 giornate di Sodoma, sınırlarını zorlamayı ve dünyayı sert bir dille eleştiren sinematografik yapımları seven her sinema severin izlemesi gereken bir yapım. 1975 yapımı film Marquis de Sade’ın Sodom’un 120 Günü romanından Pasolini tarafından uyarlanmıştır.

Bu öyle bir yorum ki, film hem sansürlenmiş hem de yasaklanmıştır. Pasolini’nin filmden sonraki şaibeli ölümü ise halen gizliliğini korumaktadır. Filmin bu kadar etkili olmasının nedeni çıplaklık, cinsellik ve sınıfsal eşitsizliğe dikkat çeken işkence sahnelerinin çok ağır olmasıdır. Pasolini, 1940’ların İtalyan faşizmini, aristokrat kesimin kendilerine köle olarak köylerden güzel kızları ve erkekleri toplaması üzerinden göstermektedir. Bununla başlayan hikayede burjuva kesimi, özgür, giyinik, konuşkan izlerken köleleri çıplak, suskun ve tasmalı olarak görüyoruz. Film 3 bölümden oluşmakta çılgınlık, bok ve kan çemberleri. İsimlerinden de anlayacağınız üzere her biri insanın hafızasından uzun bir süre silinmeyecek anları barındırıyor. Bu kadar ağır ve yasaklanmış bir filmi önermemin sebebi ise faşizmi, faşizmin kendisi kadar kötü ve etkili bir şekilde insanlara yansıtıyor olması. Şimdiye kadar film ilginizi çektiyse ve izlemeye karar verdiyseniz, yemek yerken izlememenizi öneriyorum :)