Kalemlerimizin biraz keskinleştiği dönemleri gördüğüme göre çok geride bırakmış. Öyle ki, yazarların eski yazılarını okuyup şimdiki yazılarıyla da karşılaştırdığımda çokça kalemin sivri ucunun törpülendiğini görebiliyorum.
Buna ister sansür diyelim ister başka bir şey. Ben buna ‘otosansür’ deyip geçiyorum. Ötesi yok!
Zamanla kalemimizin ucu yok olabilir; kalemimize sahip çıkmazsak…
Zor şartlar altında çalışsak da bu mesleğin bir amacı bir gücü vardır: ‘Şevkle ve azimle haberi koklamak.’
Gerisinin önemi yok. Çünkü bu işte kamuoyunu bilgilendirme, aydınlatma kamu güdüsü vardır, olmalıdır. Halk haber alma yetkisini kullanmadığı sürece bu işin amacı da güzelliği de kalmıyor.
Nitekim her mikrofonu ve kalemi eline alan, bir fotoğraf makinesini elinde bulunduran kişi ‘Ben gazeteciyim’ diyor. Ve öyle de gidiyor!
Rezillik bu!
Bu meslek için canını verenler varken, bir kamerayla bu işi yaptıklarını sananlar var.
Etrafımız bu tür kişilerle dolu.
Çok uzatmanın manası yok elbette! Yine de bu işin saygın gerektiği bir meslek olduğuna inanıyorum. Hobi gibi görünse de, öyle değil.
Bizler bu mesleğe sahip çıkmazsak, başkaları için hep ‘birilerinin üç kuruşuyla yapılan hobi’ mesleği haline gelir.
Geçmiş olsun!