Politikanın her halini konuşuyoruz, eleştiriyoruz. Kimisi parti gözeterek, kimisi de gözetmeden eleştirisini sunuyor kamuoyunun önüne. Haliyle bunun getirisi de var.
Bu eleştirilerin getirileri ise, gazetelerin muhalefete fatura hazırlaması veyahut muhalefet tarafından işsiz bırakılması, kıskaca alınmasıdır.
Ana akım medyada ‘resmî‘ yazışmaların dışında herhangi bir haber yazımı, AK Parti’nin eleştiri odağı olması mümkün değil. Tabii ki bu eleştirilerin odağı muhalefet olmalıdır. Asla iktidar eleştirilmez. Çünkü ana akım medyası da, AK Parti’ye fatura hazırlıyordur.
Bir diğeri de muhalefete fatura hazırlayan ‘bağımsız, özgür medya!’ denilen taraftır.
AK Parti ve küçük ortağı MHP’nin her adımını eleştiren, muhalefete gelince sessiz kalan veya cılız sesle hareket eden medya; ortaya koca bir çöplük çıkarıyor. Bu da ‘muhalefetin kendi havuzu‘ oluyor.
Avrupa Birliği destekli derneklerden alınan fonlarla gazetecilik yapıldığında da; işler yine değişiyor.
Kısa ve ucuz meblağdan bahsetmiyoruz. 40 binlerce dolarlık maaliyetten bahsediyoruz. Bunun konusu cılız konuşuldu, geçildi. İşsiz gazeteciler çoğaldı; çareyi ‘etik olmayan’ fon gazeteciliği doğdu.
Ve partilerden ‘belirli‘ adı altında özel faturalar alındı, canlı yayınlar özel olarak kesintisiz verildi. Ve hâlâ buna devam ediliyor.
Buna da ‘bağımsız‘ jargonu eklendi.
Herkes artık kendince bir ‘etik‘ bozma yolunda; kişisel çıkarım peşine düştü.
Muhalefet bazen eleştirilir, AKP ve MHP hep eleştirilir; ama Avrupa Birliği(AB) çemberindeki ‘göçmen politikası‘ asla yer almaz haberlerde. Çünkü AB, buna izin vermez. Bu da ‘otosansür’ü doğurdu, kendince…
Buna da böylesi bir başka medya algoritması oluşturdu. Bu durumu eleştiren kimse; asla gazetelerde iş bulamaz, çalışamaz.
Oysaki gazetecilik; her taşı yerinden oynatabilme gücüne erişmektir. Günümüz medyasında beş taş oynuyorlar.
Asıl konumuz bu değil elbette. Bu çemberin ve bu zincir diziliminin getirdiği sonuca gelmek istiyorum.
Yılın skeci
Aylar önce Güldür Güldür Show ekibinin usta karakterleri, “Konforlu Muhalefet” adını verdiği bir skeci oynadılar. Sahnede oynanan o skeçte artık bıçağın kemiğe dayandığını değil; o bıçak bile bile kemikte bırakıldığını apaçık ortaya döküyordu.
Kamuoyuna yansıtılan her adım, her söz; toplumu bir kez daha iğneliyordu.
Oysaki biz, acı acı gülüp, trajikomik bir muhalefete bel bağladığımızı tüm çıplaklığıyla görmüş olduk.
CHP, İyi Parti, Gelecek Partisi, Deva Partisi, Saadet Partisi ve de Demokrat Parti’nin yuvarlak masada bir araya gelip ‘6’lı Masa’ adının verildiği muhalefet partileri; ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ diyerek yola çıktılar.
Bu süre zarfında muhalefet medyasının çarpıcı eleştirileri yoktu, olmayacaktı. Muhalefetin içindeki bazı torpil yerleştirme ve eşli, sevgili durumlar dahi cılız haberlerle geçildi.
AK Parti’nin bir olayı; günlerce yazılıyor, çiziliyor, her dakika kamuoyuna aynı haber rahatsızlık düzeyinde tekrar tekrar paylaşılıyordu.
Gelinen noktada ise, güçlü bir tiyatro ekibi, sanatın eleştirel yapısını ve gücünü göstermiş, eleştirisini iktidardan yana kullanırken, bu defa muhalefeti yerden yere vurmuştu. Pekâlâ, zanneder misiniz ki, muhalefetin bunu ders niteliğinde izlemesini? Veya bu skeci göz önünde bulundurmasını?
Sanmıyorum. Sürekli seçim kaybedip, hâlâ Erdoğan’ı aynı politik hamleyle karşısında görmeyi arzulayan parti liderleri; sokakta hem polis hem de yurttaşlar tarafından ötekileştirilen LGBTİQ+ bireylerini masada katletmişti.
Yıllarca bu toplumda nasıl ötekileştirildiklerini, her girdikleri sokakta endişe duyduklarını, işsiz bırakıldıklarını, dövüldüklerini ve öldürüldüklerini sokaktaki bir gazeteci olarak iyi bilmekteyim. Bunun haberleri dahil alanlarda yeteri kadar dillendirilmiyor, yazılmıyor.
Yazılsa da baskı ve sansüre maruz kalarak o kalem kırılıyor. Muhalefetin Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin tutumuna karşı aldığı cılız tepkiler, LGBTİQ+ bireyleri için de cılız kaldı.
Bir iğne ucu nefes
Tamamen kapatma yoluna gitmiyorlar; iğne ucu kadar açık bir nefes bırakmak zorundalar. Muhalefeti zayıf gösterip, iktidar rejimini büyütmek için.
Nerede bağımsız ve özgür medya? Nerede “Basını, sivil toplum örgütlerini, düzenleyici ve denetleyici kurumları vesayetten kurtaracağız. Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına adım atarken bu topraklara eşitliği, özgürlüğü, adaleti hep birlikte getireceğiz,” düşüncesi?
Güldür Güldür skeçlerindeki ‘ana akım medyası, bakan Nebati, Başkan Sarıgül, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Altılı Masa canlandırmaları yerindeydi. Türkiye’nin durumunu ortaya koyuyordu.
Asıl yerinde olmayanı konuşalım; geçim sorunlarını, ekonomik çıkmazı, Alevileri, Süryanileri, Hristiyanları, LGBTİQ+ları, EYT’leri, öğrencilerin geleceğini, hekimleri, tutuklanan gazetecileri, valilerin atamalarını, terörü ve daha nicelerini…
Ama onu da konuşmuyoruz, başarısız muhalefetin çekildiğini de göremiyoruz. Yıllarca halkı kandırdılar; yani bizleri de…
Tabii konforları bozulacaktır; bozmayalım konforlarını(!)