Turgay Kılıç

Sanık: 'FETÖ'cü' dedi, hâkim beraat verdi

Turgay Kılıç

Size ülkemizde yaşanan enteresan bir hukuk hikâyesini anlatmak isterim. Bu yaşanan durum, artık hukuksal olarak tarifi olmayan; ama mizahi bir çizime oturtulacak kadar da komik bir mahkeme olayından bahsedeceğim.

Ama öncelikle darbe girişimine dönelim…

2016’nın 15 Temmuz’unda darbe girişimi yaşandı. O sırada Ankara Ulus’ta bir karakolda polis memurluğu yapan Emrah Uzun, amirinden aldığı mesajı aktarıyor “Herkesin karakola gelmesi talimatını verdi. Ben de tek başıma tutup oturduğum Ankara Etlik/İncirli’deki evimden arabam olmadığı için koşarak yoldan bir taksi, dolmuş falan durdurmaya Ulus’taki karakolumuza yetişmeye çalışıyordum. Etlik GATA Hastanesi dibine gelince telefonuma Ankara Emniyetinden ‘Görev yeriniz Ankara Emniyetidir. Derhal oraya intikal ediniz’ mesajı geldi. Karakol Amirime gelen mesajı aktarınca ‘Tamam. Emir geldiyse yapacak bir şey yok, yetişebilirsen oraya git’ dedi. Ben de yarım saat koşarak Ankara Emniyet Müdürlüğü yakınındaki İskitler Köprüsüne gelince her tarafın askerlerce sarıldığını gördüm ve böylece geç kaldığım için Ankara Emniyetine giremedim” dedi.

Ölümden şans eseri kurtuldu

Şans eseri ölümden dönen hikâyesini aktaran Uzun, “Bu bilgiyi de amirime vererek karakola geçtim. Zaten kısa süre sonra gelen bir uçakla Ankara Emniyeti’nin yemekhane olarak kullandığı yeri vurulmuştu ve orada şehit polislerin olduğu söylenmişti. Belki benim de arabam olsaydı, askerler tarafından orası çembere alınmadan erkenden yetişip Ankara Emniyeti’ne girecek ve yemekhane binası kısmındaki uçak saldırısıyla atılan bombanın içinde kalarak ölüp gidecek ve bu konuşmayı sizle yapamayacaktım” dedi.

Darbe girişiminin dinmesi 16 Temmuz 2016’nın sabah saatlerine kadar sürmüştü ve her şey o sabah bitmişti. Sıra hükümete gelmişti, bunun karşılığı misliyle verilecekti.

İhraçlar peşi sıra…

20 Temmuz 2016’te parça parça operasyonlar başladı. Gıkını çıkarana soğuk kelepçe takılıyordu, ağzını açan içeri giriyordu. Demir parmaklıklar cilalanmış, yeni yüzleri bekliyordu. Generalinden akademisyenine, emniyet müdüründen Fethullah Gülen’in su bardağını taşıyan kişiye kadar kimsenin gözünün yaşına bakılmadı. Herkes kurumlardan çıkarıldı, gözaltına alındı, gerekçesiz ihraç edildi. Aslında gerekçe belliydi, ‘Bunlar Paralel Devlet Yapılaşması (PDY)/Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’ üyesiydiler. Hükümet yetkilileri onları böyle lanse etmişti.

Emrah Uzun

Öğretmenlikten polisliğe

Emrah Uzun, tarih bölümünü bitirdi ve öğretmen oldu. Tarih öğretmeniydi kendisi ve atanmayı bekledi. Tabii ki 2023 yılında dahil atanmalar yapılmıyor, 2016 döneminden önce dahil atanmayı beklemek yine güçtü. Hâlâ atanmayı beklerken polis, bekçi ve hatta özel güvenlik görevlisi olan laborant, ihraç edilen doktor, kalemi kırılan gazeteci, hapsedilen siyasetçi var. Artık bunun önemi yok; çünkü dilsiz ağaçlar dahil bu ülkede nefes alamaz hale geldi.

Beldeki kelepçeden bilekteki kelepçeye

Atanmayı bekleyen Uzun, polisliğe geçti, giyindi kendisine zimmetlenen üniformasını, taktı beline silahını ve kemerindeki kelepçe kılıfına yerleştirdi soğuk, demir kelepçeleri… Bilemezdi, bir gün o kelepçelerin bileğine takılacağını, sebepsiz yere…

Emrah Uzun, üç yıl Ankara’da görev yaptığını, o sürede darbe girişimine denk geldiği için bombaların da geçişlerini gözleriyle görüyordu. O ân mesaj geldi Uzun’a, Ankara Emniyeti’nden “Derhal yemekhane bölümüne geçin” diye.

“Ankara’daki karakolun yemekhanesinin bombalanması esnasında telefonuma gelen mesaj talimatını yerine getirseydim, bugün sizinle bu konuşmayı yapamazdık” dedi Emrah Uzun.

Cumhurbaşkanlığı talimatıyla 2018’de çıkarılan son KHK ile ihraç edilen Uzun, artık polis değildi. Tarih öğretmeni de olamamıştı. Buna hayallerinin peşinden gitmek demek de biraz abes olacak, Türkiye sınırları içerisinde. Tarih öğretmenliğini kazanırken yaşadığı heyecanı, atama beklerken soğudu; polisliğe geçişindeki ilk günkü iş heyecanını da ihraç edildiği gün kendini hain ilan edildiğini gördüğünde o da yok oldu.

Açığa alındığı 21 aylık süre zarfında inşaatta, tarlada çalıştı Emrah Uzun ve son iki yıldır ise İstanbul’da ikamet ediyor.
Ekonomik özgürlüğü için de sosyal medyada zeytin satarak sağlıyor.

Tabii Türkiye’de buna ekonomik özgürlük denmez. Çünkü kazandığınız para size yetmiyorsa, bu ekonomik köleliktir.

Emrah Uzun

Yorumla gelen dava

Emrah Uzun, şimdi farklı sektörde de çalışarak parasını kazanmaya gayret etse de amatör müzik de yapıyor. “Çaldığım bir enstrüman yok; ama amatör klip çekmiştim. Ki bu dava da o klibe gelen yorumla başladı” dedi.

Uzun, YouTube hesabından bir klibini yayınlıyor ve altına bir yorum geliyor: “Hem detone hem de Fetö’cü” diye.

Bunun üzerine dava açan ve ifadeye giden müşteki ile sanık, mahkemeden şaşırtıcı karşılık alıyor. Asıl şaşırtıcı durum, müşteki Emrah Uzun’un bu durumdan kendisine yapılan hakaretin doğru ve kabul görülmesidir. Sanık ise ifadesinde “Şahsın FETÖ terör örgütü üyesi olduğu, bu suçtan dolayı polislik mesleğinden atılıp cezaevinde yattığı, tahliyesinin ardından sosyal medya üzerinden terörist başı Fethullah Gülen’i öven ve Hakan Şükür gibi terörden aranan şahıslara dönün ve hükümeti yıkınca görevinize döneceğiz çağrısı yaptığı hesabında sabittir. Reisimiz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi azılı terörist FETÖ’cülerin bu ülkeyi bölmek istemesi aşikardır. Şahsın internet üzerinden patreon isimli siteden para toplamasını tesadüf gördüm ve YouTube’da suç istinat edilen şarkısına da yorum yazdım. Hem detone hem de FETÖ’cü, diye. Bu azılı terör sevicisinin şahsıma açtığı dava Türkiye Cumhuriyeti’nin Reis’i Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere şehitlerimize ve gazilerimize açılmış davadır. Davanın sonucu ne olursa olsun adalet huzurunda FETÖ’cü bölücülerle mücadelem devam edecektir” diyor.

Davalık yorum

Hakimin gözünden kaçan ayrıntı

Ve mahkeme hâkimi, müştekinin gözünden şunu kaçırıyor: “FETÖ terör örgütü üyesi olduğu, bu suçtan dolayı polislik mesleğinden atılıp cezaevinde yattığı.” Oysaki Emrah Uzun, hapis yatmadı. Ve mahkeme hakimi bunu tamamen atlıyor.

Öte yandan hakaret suçunun 5237 sayılı TCK’nın (Türk Ceza Kanunu) 125/1. Maddesince “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somur bir fiil veya oldu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır” hükmünü düşürdü ve “Suç kapsamında girmeyeceği anlaşılmaktadır” diyerek beraat veriyor.

Birileri size herhangi bir ithamda bulunduysa, hakaret ettiyse, rencide ettiyse; siz de ‘FETÖ’ bahanesiyle ihraç edilmişseniz, haksızsınız! O sanık size her şeyi yapabilir, güvende değilsiniz demektir.

‘Sözde cumhurbaşkanı’ demek hakaret sayıldı; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafını karalamak, suç sayıldı; ama ‘FETÖ’cü’ yakıştırmasına beraat verildi.

Demek ki hukuk, şahsa işliyor; kanun veya Anayasa’ya göre değil.

Emrah Uzun

Yazarın Diğer Yazıları