Yasemin Kaya

Sözün Büyüsü

Yasemin Kaya

Eski zamanlara ait bir hikâye vardır, çoğumuzun bir şekilde duyduğu: Kral bir gece rüyasında bütün dişlerinin döküldüğünü görür de hani, sarayının bütün tabircilerini çağırarak düşünü yorumlatır. Ağız birliği etmiş gibi bütün tabirciler derler ki: “Kralım, bütün çocuklarınız, sevdikleriniz sizden önce ölecek.” Kral, bu tabirlere çok kızarak böyle meşum yorum yapan tabircilerini cezalandırır. En son bir tabirci ise aynı rüyayı, “Kralım, çok uzun, mutlu bir ömrünüz olacak, sevdiklerinizle uzun yıllar beraber yaşayacaksınız, ömrünüz öyle uzun olacak ki onların ölümünü göreceksiniz,” diye tabir eder ve bu tabir üzerine çok mutlu olan kral, onu büyük bahşişlerle ödüllendirir. Aynı şey, farklı ağızlardan iki farklı üslupla söylenir de birisi ceza, birisi ödül getirir.

İşte bu, sözün büyüsüdür. Söz büyüdür, söz büyülüdür.  Öyle bir büyüdür ki kapalı kapıları açar, açık kapıları kapatır. Tebessümle süslenmiş bir ağızdan çıkan güzel sözlerin ulaşamayacağı yükseklik, inemeyeceği derinlik yoktur. Yeter ki temiz bir gönülden samimiyetle sızsın. Temiz gönlün ve güzel sözün en büyük timsallerinden Yunus Emre bu konuda der ki:

Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz

            Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı, bal ile yağ ede bir söz

(Bir söz, öz ve kusursuz söz söylemeyi bilenin yüzünü ağ eder; bir söz, sözü düşünüp konuşanın işini yoluna koyar. Söz vardır ki savaşları bitirir ya da kişiyi başından eder, ölüme götürür. Söz vardır ki zehirli yiyeceği, yağ ile bal eder.) Burada sadece güzel konuşmak değil, düşünüp konuşmak ve öz konuşmak da vurgulanmıştır. Akıllı kişi çok düşünür, az konuşur, öz konuşur. Yunus’umuz bunu başka bir şiirinde;

Çok söz hayvan yüküdür.

             Az söz erin görküdür  (güzelliği, heybeti).” diye ifade etmiştir.

Türk edebiyatının ilk yazılı örneği kabul edilen Göktürk Abideleri’nde Bilge Kağan, milletini, “Çin’in tatlı sözüne ve yumuşak ipeğine kanmaması” konusunda uyarır, “Çin’in tatlı sözüne ve yumuşak ipek kumaşına aldanırsan öleceksin.” diye ikaz eder. Millet olarak güzel söze bir zaafımız olduğunu gösteren örneklerden birisidir bu da.

İslamiyet’ten önce Orta Asya’da Şamanizm’e inanan Türk topluluklarında Şaman, yalnız din adamı değil, aynı zamanda elinde kopuzuyla toplumun duygularının sesi olan söz ustasıdır. Sığır (Av), Şölen ya da Yuğ (Yas) törenlerinde edebiyatımızın ilk örnekleri, Şamanların dilinden çıkmıştır. Güzel söze olan zaafımız, İslamiyet’ten sonra da devam etmiş, Şamanların güzel söz söyleme görevini, elinde sazıyla diyar diyar dolaşıp toplumun duygularını dile getiren âşıklar diğer adıyla ozanlar almıştır.

İslamiyet sonrası ilk edebiyat eserlerimizden, dünya ve ahirette mutluluğun formülünü veren Kutadgu Bilig’de, Yusuf Has Hacib de sözün önemi ve güzelliği üzerinde çok durmuştur:

Sen kendi selametini istiyorsan, ağzından yakışıksız bir söz kaçırma.”

            “Söz, kara yere mavi gökten indi; insan kendisine sözü ile değer verdirdi.”

            “İnsan söz ile yükseldi ve sultan oldu; çok söz, başı, gölge gibi, yere serdi.”

            “Bak, doğan ölür; ondan eser alarak, söz kalır; sözünü iyi söyle, ölümsüz ol.”

            “İnsan iki şey ile kendisini ihtiyarlamaktan kurtarır; biri iyi iş ve diğeri iyi söz.”

Bak, insan doğdu, öldü; sözü kaldı; insanın kendisi gitti, adı kaldı.”

Anadolu’da özellikle çocuk terbiyesinde söylenen bir deyimdir: “İki söz bir büyü.”  Bir şeyi güzellikle tekrar ederek çocukta davranış haline getirmek mümkündür. Aslında sadece çocuklar için değil, bence herkes için geçerli bu durum. Hangimiz yumuşak sözlere karşı, içimizdeki inat ya da öfke barikatlarının arkasında sonsuza kadar direnebiliriz? Dillere pelesenk olmuş “Tatlı söz, yılanı deliğinden çıkarır.”atasözünü de demeden geçmeyelim.

Söz, gökten yere inmiş değerli bir emanettir. İlahî bir hediyedir insanoğluna. Dürüst ve temiz ağızlardan çıkan güzel sözler, insan yığınlarını arkasından sürükler de değdiği her gönülde güller açtırır, dünyayı bir gül bahçesine çevirir. Söz emanetine ihanet eden kem gözlü, şer gönüllülerin dilinde de dimağları uyuşturan bir tehlikeli silah olur ki dünyayı ateşlere salar, yangın yerine çevirir. Dünya tarihi bunun olumlu ve olumsuz örnekleriyle doludur. Mevlana’nın “Testinin içinde ne varsa dışına o sızar.” dediği gibi kimi gönüllerde sevgi, barış, huzur, adalet, paylaşmak balı vardır, dünyaya bal gibi sözler bırakarak hayat vadesini doldurur, gider, adı ebediyete kadar yaşar. Kimi gönüllerde de hırs, haset, kin, bencillik, açgözlülük zehri vardır, zehirli sözlerini saçar, ölür gider, adı kalmaz.

Yazarın Diğer Yazıları