28 Mayıs: Türkiye’nin Kader Günü

Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalırken siyasette sahnesinde yeni perdeler açılıyor. Milletvekili seçimlerinde AK Parti’nin güç kaybettiği, CHP’bin nispeten milletvekili sayısını artırdığı bir seçimi geride bıraktık. Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken her iki tabanda da beklenti karşılanamamış görünüyor. Uzmanlar Erdoğan’ın daha avantajlı olduğunu söylerken CHP’nin söylem değişikliğine gitmesi durumunda şansını artırabileceği de belirtiliyor.

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

SEMİ TEKTAŞ/YENİ KİRAZ-Türkiye 14 Mayıs günü milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimleri için sandık başına gitti. Milletvekili seçimleri sonlanırken cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kaldı. Herhangi bir adayın ilk turda kazanamadığı seçimde Cumhurbaşkanı ve adayı Recep Tayip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu yarışacak. Siyasİ ve ekonomik anlamda bir çok sonucun olduğu seçimde Siyaset Bilimci Gülgün Erdoğan Tosun her iki adayında ikinci turda şanslarının eşit olduğunu söylerken Ekonomist Turgay Bozoğlu, Erdoğan’ın kazanması durumunda ekonominin daha da zora gireceğini söyledi.

AK PARTİ’DE GÖZLE GÖRÜLÜR BİR DÜŞÜŞ VAR

14 Mayıs milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhur İttifakının oy kaybettiğini, Millet İttifakının ise ilerleme kaydettiğini söyleyen Siyaset Bilimci Gülgün Erdoğan Tosun,” 14 Mayıs seçimleri sonrasında parlamentodaki milletvekili dağılımında partilerin aralarında kurdukları ittifakların ve ortak liste stratejilerinin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Seçim sonrasında ortaya çıkan sandalye dağılımına baktığımızda parlamentoya giren partilerin genellikle ittifak çatısı altındaki partiler olduğunu görmekteyiz. Buna göre, Cumhur İttifakı çatısı altında AKP, MHP, YRP ve BBP kendi listeleriyle seçime katılırken, AKP listelerinden HÜDA-PAR temsilcilerine yer verilmiş olduğunu görmekteyiz. Millet İttifakı çatısı altında ise CHP ve İYİ Parti seçimlere katılırken, CHP listelerinde 6’lı masanın diğer dört ortağı olan Deva, Gelecek, Demokrat Parti ve Saadet Partisi temsilcilerine yer verilmişti. Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında ise Yeşil Sol Parti ve TİP kendi listeleriyle seçimlere katılmıştı. Yüzde 7 ülke barajlı D’Hondt seçim sisteminin uygulanması sonucunda ittifak çatısı altındaki partilerin daha avantajlı olduğu bir seçim süreci geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Sandalye dağılımı açısından Millet ittifakının ve muhalefet kanadının 2018’e göre ilerleme kaydettiği ortadadır. Oransal olarak baktığımızda iktidar bloğunun yüzde 53,62’den yüzde 49,47’ye gerilediğini görmekteyiz. Türkiye açısından bir sonuç çıkarmak gerekirse, ittifak dışındaki partilerin parlamentoya girme şanslarının neredeyse ortadan kalktığı bir tablonun ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bu sonucu sadece seçim sisteminin niteliğine bağlamak mümkün değildir. Ortaya çıkan tablo Türkiye’nin içinde bulunduğu kutuplaşma zemininin sonucu olarak değerlendirilebilir. İktidar bloğu tarafından estirilen terör algısı üzerinden yürütülen kutuplaştırıcı negatif propaganda diline hakim olan biz-onlar, dost-düşman ayrışmasının etkili olduğunu söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.

SON DÖNEMDEKİ TERÖR ALGISI SEÇİM SONUCUNA ETKİ ETTİ

CHP’nin 14 Mayıs seçimlerinde 2018’deki seçimlere göre oyunu artırıp 21 sandalye daha kazandığını söyleyen Erdoğan Tosun, “Kesinleşmemiş olmakla birlikte CHP’nin parlamentoda 169 sandalyeye sahip olduğu öngörülmektedir. CHP listelerinden parlamentoya giren ittifak üyesi diğer 4 partinin 33-35 arasında temsilcisi bulunmaktadır. İtirazlar henüz netleşmediği için bu sayıları tam olarak vermek mümkün görünmüyor. 2023 seçim kampanyasını iktidar bloğunun aksine, CHP ve lideri birleştirici ve umut veren bir dille yürütmüştü. Kampanya sürecinin son dönemecindeki terör algısının sertleştirilmesi ve Karayılan’ın montajlanmış görüntülerinin iktidar tarafından meydanlarda gösterilmesinin seçim öncesinde beklenen başarının yakalanmasını zora soktuğunu söyleyebiliriz. CHP listelerinden parlamentoya giren ittifak ortaklarının temsilcilerinin önümüzdeki süreçte izleyecekleri yol ve çaba ittifak stratejisinin başarısının değerlendirilmesi açısından önemli olacaktır” ifadelerini kullandı.

“AKP’YE KIZAN SEÇMEN MHP’YE GİTTİ”

“MHP’nin seçim öncesi yapılan anketlerdeki ortalama oy oranının neredeyse iki katına yakın bir performans göstermesi kuşkusuz çoğu gözlemci için sürpriz olmuştur” diyen Erdoğan Tosun bunun sebebini ise şöyle açıklıyor;” Kamuoyu araştırmalarına yansımayan bazı gelişmelerin yaşanmış olması ihtimali yanında, iktidar kanadının terör algısı üzerinden yürüttüğü kampanyanın en fazla MHP’ye yaradığını söyleyebiliriz. MHP’nin İYİ Parti’yi geride bırakan performansında belki de, kamuoyu araştırmalarında geride görünmesi de etkili olmuş olabilir. Çünkü kamuoyu araştırmalarının toparlanma etkisi uyarınca, partisinin araştırmalarda geride kaldığını gören eski seçmenleri üzerinde derleyip toparlayıcı bir etki yaptığı söylenebilir. Dünyadaki genel konjonktür açısından değerlendirdiğimizde, milliyetçi politikaların ve partilerin yükselişinde göç ve düzensiz göçmenlere, sığınmacılara yönelik yükselen tepkiler etkili olurken, göçlere ve düzensiz göçmenlere karşı sessiz kalan, göçmenlerin geri gönderilmemesi konusunda uluslararası anlaşmalar yapan bir iktidarın ittifak ortağı olan partinin yükselişini açıklamak biraz zor görünmektedir.”

“OĞAN VE İNCE OYU ETKİLİ OLDU”

14 Mayıs seçimlerinde herhangi bir adayın kazamamasının sebebinin Muharrem İnce ve Sinan Oğan’nın oylarının yüzde 5’in altına inmemesi olduğunu söyleyen Erdoğan Tosun şöyle devam etti;” Seçimin Türkiye tipi Cumhurbaşkanlığı sisteminin doğası ve ülkenin içinde bulunduğu kutuplaşmış popülist rejim gereği 4 adayın katıldığı bir yarışın ilk turda bitebilmesinin ön koşulu nispeten zayıf görünen iki adayın oy oranları toplamının yüzde 5’in altında olmasıdır. Ancak bu koşulların oluşması durumunda, kutuplaşmanın temsilcisi olan diğer iki rakip adaydan biri yüzde 50’nin üzerine çıkma olasılığını yakalayabilirdi. İlk tur sonuçlarına baktığımızda Sinan Oğan ve son anda seçimden çekildiğini açıklamalasına rağmen listelerde yer alan Muharrem İnce’nin toplam oyu yüzde 5,6 olarak ölçülmüştür. Sonuçta ilk turda bitme olasılığı zora girmişti. Bu koşullara rağmen ilk turda sonuçlanabilir miydi? Tabi ki adaylardan birinin yüzde 50’yi aşması halinde sonuçlanabilirdi. Ancak, iki turlu seçimlerde her tur yeni bir seçimdir. Dolayısıyla birinci geride kalmıştır ve ikinci tura 4 değil sadece iki aday girecektir. Bu tur aynı zamanda bize ülkemizdeki aşırı kutuplaşmış ortamda ne gibi sonuçların alınabileceğine dair bir fikir verecektir.”

“GENÇLERİN TALEPLERİ İLK TURDA SANDIĞA YANSIMADI”

Birçok anket yönelimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk turda alabileceği ya da ilk turu önde bitireceğine dair bir beklentinin oluşması hakkında konuşan Erdoğan Tosun,”2023 seçimleri öncesinde yayınlanmış olan kamuoyu araştırmalarının büyük bir kısmının hem Kılıçdaroğlu’nun ilk turda seçilmesi hem de partilerin olası oy dağılımları açısından yanıldığını söylemek gerekir. Araştırma şirketlerinin toplu sonuçlarına bakıldığında, iktidar kanadına yakın olan araştırma şirketlerinin sonuçları doğru tahmin edebildiğini görmekteyiz. Kılıçdaroğlu’nun söylemi veya kampanyanın yapısı anlamında hatalı yürütülen bir kampanya süreci olduğunu söylemek mümkün değil. Kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu beklentilerin sandık başındaki tercihlerle uyuşmaması seçmenlerin geleneksel oy kullanma şablonlarında bir değişikliğe gitmemeleri olarak yorumlanabilir. Seçim öncesinde toplumun ve özellikle gençlerin değişim yönündeki taleplerinin ilk turda sandıklara yeterince yansımadığını söyleyebiliriz. Kampanya süreci boyunca verilen “kazanacağız” mesajının bazı seçmen gruplarında rehavete yol açtığı ve Kılıçdaroğlu lehine oy vermeye gitmeme yönünde karar almaları da olasılıklardan biridir” değerlendirmesinde bulundu.

“MUHALEFET TERÖR ARGÜMANLARINI ÇÜRÜTMELİ”

İkinci tura her iki adayın da yüzde 50 eşit şansla girdiğinin altını çizen Erdoğan Tosun, “İkinci turu belirleyecek iki önemli faktör vardır: ilk turda farklı adaylara oy veren seçmenlerin nasıl bir tavır alacağı ve ilk turda en güçlü iki aday için oy veren seçmenlerin ise beklentilerinin karşılanmamasının yaratacağı hayal kırıklığı. Ortadaki hayal kırıklığı sadece Kemal Kılıçdaroğlu seçmeni açısından değil, Erdoğan seçmeni açısından da vardır. Gecenin ilerleyen saatlerinde İstanbul’dan Ankara’ya gelerek yaptığı Balkon Konuşması hayal kırıklığını derinleştirmemek adına atılmış stratejik bir adım olarak yorumlanabilir. Her seçim gecesinin klasiği haline gelmiş olan sandık sonuçlarının yayınlanması süreci, Anadolu Ajansı’na aktarılan verilerde yaşanan kesinti ve YSK verilerinin oldukça geriden gelmesi, itirazlarla ilgili açıklamalar seçim ortamı konusunda seçmenleri umutsuzluğa sevk eden gelişmeler olarak dikkate değer unsurlardır. Kuşkusuz, kamuoyunun şekillendirilmesi konusunda tüm aygıtlara ve kaynaklara sahip olan iktidar kanadının avantajlı olduğu açıktır. Ancak muhalefet kanadı terör algısıyla ilgili iktidarın argümanlarını çürütmede başarılı olabilirse, kadınlara, gençlere ve ilk turda sandığa gitmemiş olan seçmenlerine ulaşabilirse yüzde 50’nin üzerine çıkma şansını yakalayabilecektir” açıklamasında bulundu.

ANKET SONUÇLARI İKTİDARI GÜÇLENDİRDİ

Seçim sonuçları hakkında anket yapan şirketlerin birçoğunun yanılması hakkında “Anket şirketlerinin yaptıkları araştırmalarda iktidar bloğunun kaybettiğini gösteren sonuçların yayınlanmasıyla bu blok etrafındaki seçmenler üzerinde toparlanma etkisi yapabileceği kabul edilir” değerlendirmesinde bulunan Erdoğan Tosun sözlerini şöyle noktaladı;” Bunun dışında anket şirketlerinin yanılmasında bazı seçmen gruplarına yeterince ulaşılamadığı etkili olmuş olabilir. Özellikle alt-orta gelir grubundaki seçmenlere, kırsalda yaşayan seçmenlere ve vatandaşlık almış Suriye kökenli seçmenlere ne ölçüde ulaşıldığı belirleyici olmuş olabilir. Türkiye’de araştırma şirketlerinin araştırma örneklemini belirlerken kullandığı İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması’nın verileri 2002 yılı verilerine dayanmaktadır. Bu veriler günümüzde eskimiş olduğu için toplumun demografik, toplumsal, kültürel ve ekonomik farklılıklarını tespit ederek araştırma evreni içinden uygun örneklemin alınması neredeyse imkansız hale gelmiştir. Dolayısıyla evreni ve örneklemi belirleme hatalarıyla karşı karşıya olabilirler. Ancak daha önce de belirttiğim gibi, iktidar kanadına yakın araştırma şirketlerinin doğru sonuçlar yayınlanmış olması dikkate değerdir.”

“BU EKONOMİDE BÖYLE BİR SONUÇ ŞAŞIRTICI”

14 Mayıs seçimlerin sonuçlarının kendisi için sürpriz olduğunu söyleyen Ekonomist Turgay Bozoğlu, bunun nedenini ise şöyle açıklıyor, “ Özellikle son beş yıldır yaşanan ekonomik sıkıntılar ve 6 Şubat depremindeki beceriksizlikler, Kızılay’ın çadır satması gibi skandallar, özgürlük, demokrasi ve hukuk alanında yaşanan sıkıntılar bir değişimin yaşanacağına işaret ediyordu ama olmadı. Bunun nedenlerini iyi analiz etmek gerekir. Geçim sıkıntısı büyük kentlerde fazlasıyla hissedilirken daha küçük yerleşim birimlerinde daha az hissedilmesi nedeniyle burada yaşayan insanların özellikle milliyetçilik üzerinden yürütülen propagandadan etkilendiklerini gösteriyor. Bugün parlamentoda oluşan milletvekili dağılımı özellikle sol için olumsuz bir tablo içeriyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin verdiği kontenjanlar kadar diğer partilerden almaması da başka bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Deva, Gelecek ve Saadet partileri kendi kimlikleri ile seçme katılsalardı belki de karşı taraftan daha fazla oy alabilirlerdi.”

PİYASALAR TEDİRGİN

“Şu anda piyasalar belirsizliğin tedirginliği içinde. Türkiye bütçe açığı, cari açık, enflasyon, gelir dağılımı ve döviz kuru gibi sorunlarla boğuşuyor” diye Bozoğlu, “Mevcut iktidarın devam etmesi ve bu ekonomi politikasını değiştirmemesi halinde sonbahara daha ağırlaşmış bir ekonomi tablosu ile girebiliriz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olması halinde klasik iktisat politikasına döneceğini biliyoruz. İyi seçilmiş kadrolar ve ekonominin aktörlerine verilecek güven Türkiye’nin yolunu tekrar açacaktır” şeklinde konuştu.

ÇAPRAZ SİSTEM DENGE YARATIR

Bozoğlu, “Mevcut bugünkü sistemde cumhurbaşkanının ve parlementonun kompozisyonunun farklı partilerde olması ekonomi açısından olumsuz bir sonuç yaratmayacaktır. Hatta yasama ve yürütmenin farklı partilerde olması denge mekanizmasının sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlayabilir. Seçilecek cumhurbaşkanının vereceği güven ve oluşturacak kadrolar ülkemiz için daha güvenli bir yol oluşturmasını sağlayacaktır” dedi.

MİLLET İTTİFAKININ POLİTİKALARI DAHA GERÇEKÇİ

İktidarın ekonomi politikaları başarısız olduğunu söyleyen Bozoğlu sözlerini şöyle noktaladı; “Türkiye’nin biriken sorunlarını çözemediler. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir ekonomik söylem ile faizleri indirip enflasyonu , büyümeyi ve dış ticaret açığı problem çözeceklerini söylediler. Sonuçlar tam tersi. Eğer seçim sonrası mevcut iktidar devam eder ve ekonomi politikaları değiştirmezse önümüze karanlık bir tablo çıkar. Millet ittifakının önerdiği ekonomi politikaları klasik ekonomi politikalarıdır. Bunlar iktisat biliminin söylediği ve yıllarca denenmiş başarılı politikalardır. Türkiye’nin kalkınması, gelir dağılımı düzeltmesi, yabancı yatırımı çekmesi ve enflasyon sorununu halletmesi için bu politikaların uygulanması gerekir.”

 

 

 

 

 

 

 

 

28 Mayıs: Türkiye’nin Kader Günü